Yüksek enflasyon ve işsizlikle birlikte ekonomik durgunluk, stagflasyon olarak adlandırılan bir durumu işaret ediyor. Türkiye, bu tehlikenin eşiğinde mi? Ekonomik politikaların gidişatı, tüketici davranışları ve iş gücü dinamikleri, ülkenin gelecekteki ekonomik sağlığını belirleyecek önemli faktörler arasında yer alıyor.
Faiz Politikaları ve Tüketici Davranışları
Son yıllarda Türkiye'de faiz oranlarının artırılması ve düşürülmesi, sıklıkla tartışma konusu oldu. Merkez Bankası'nın başkanlarının peş peşe görevden alınması, bu tartışmaların bir parçası olarak dikkat çekti. 12 Eylül 2025 itibarıyla, politika faizi bir kez daha düşürülerek bir haftalık repo faizi %40,50 seviyesine geldi. 2023'te yeni bir kabinenin kurulmasından bu yana artış gösteren faiz oranları, 2024'ün mart ayından bu yana düşüş eğiliminde. Bu süreç, yönetimin faiz oranlarını düşürme amacını ve bunun tüketici üzerindeki etkilerini incelemeyi gerektiriyor.
Tüketici-Faiz İlişkisi
Merkez Bankası’nın belirlediği politika faizi, ticari bankaların belirlediği faiz oranlarını etkiliyor. Bu durum, doğrudan tüketiciyi ve yatırımcıyı ilgilendiriyor. Tüketiciler, faiz oranlarını ve enflasyonu dikkate alarak harcama ve biriktirme kararlarını şekillendiriyor. Özellikle düşük faiz ve yüksek enflasyon ortamında, tüketicinin harcama eğiliminde artış gözlemleniyor. Enflasyonun yükselmesi, tüketicilerin bekledikleri ürünlerin fiyatlarının artacağı endişesiyle harcamalarını artırmalarına neden oluyor. Bu durum, arz-talep dengesinin değişmesine ve dolayısıyla fiyatların daha da artmasına yol açıyor.
Ekonomik Durgunluk ve Stagflasyon
Yüksek enflasyon ve düşük faiz oranları, tüketiciyi harcamaya yönlendirmekte etkili bir araç olarak kullanılıyor. Tüketici harcamalarının artması, talebin yükselmesine ve dolayısıyla iş gücü ihtiyacının artmasına neden oluyor. Ancak, bu durum sürdürülebilir olmayabilir. Tüketici, bir noktadan sonra harcamalarını azaltarak borçlarını ödemeye odaklanabilir. Eğer enflasyon hızla yükselmeye devam ederse, tüketicinin harcama gücü azalabilir ve bu da ekonomik durgunluğa yol açabilir.
Türkiye, yıllardır stagflasyon riski ile karşı karşıya. Yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik, ekonomik durgunluğun habercisi olarak değerlendiriliyor. Ekonomik durgunluğun ne zaman belirgin hale geleceği belirsizliğini koruyor. Yönetim, harcamaları sürekli aktif tutabilirse ve talebi artırabilirse, düşük faiz ve yüksek enflasyon ortamı uzunca bir süre devam edebilir. Ancak, bu durumun uzun vadede sürdürülebilirliği tartışmalıdır ve olası bir kriz anında her şey tersine dönebilir.
Gelir ve Servet Eşitsizliği
Düşük faiz oranları, düşük gelirli tüketicilerin harcama yapmasını kolaylaştırırken, yüksek gelirli bireyler için daha büyük krediler alma ve yatırım yapma fırsatları sunar. Bu durum, gelir ve servet eşitsizliğini derinleştirebilir. Dolayısıyla, faiz oranları, ekonomik politikalarda önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Tüketici davranışları üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, düşük faiz ve yüksek enflasyon politikalarının arkasındaki motivasyonlar net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu dinamikler, Türkiye'nin ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir büyümesi için kritik bir öneme sahip. Ekonomi yönetimi, bu karmaşık yapıyı dengelemek ve stagflasyon tehlikesini bertaraf etmek için stratejik adımlar atmak zorunda.