Türkiye'de tüketilen tuz oranı, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği oranın yaklaşık olarak 3 katıdır. Yapısında bulunmakta olan sodyum ile vücuttaki elektrolit ve sıvı dengesinin düzenli bir şekilde sağlanmasında, etkin bir role sahiptir. Fazla tüketilmekte olan tuzun, vücutta yarattığı tahribat oluşumu domino taşı gibi olmaktadır; mesela, ihtiyacından fazla tüketilen tuz hipertansiyona yol açar, hipertansiyon ise diyalize bağlanmaya kadar, çeşitli böbrek rahatsızlıklarının oluşmasında rol oynar.

Bu durumdan dolayı da, beyinde oluşacak olan hasarlar neticesinde; konuşma zorluğu, beyin kanaması ve hatta felç gibi rahatsızlıklara kadar sıralanarak, domino taşları gibi arka arkaya problemleri ortaya çıkarıyor.

1 Gram daha az tuz tüketilerek, kalp riski durumu %3, felç olma riski %5 azalır:

Dünya'da yaklaşık olarak günlük 5 gram kadar tuz tüketilmektedir. Türkiye'de ise bu ortalama, 15 gram civarında seyretmektedir. Türkiye'de meydana gelen felçli olma durumu ve kalp rahatsızlıklarının, başı çekmekte olan risk faktörü tuzdur. Kullanılan tuz miktarı 1 gram azaltılarak, başlıkta da belirtildiği üzere, küçük oranlarda da olsa, felç ve kalp rahatsızlıklarının ortaya çıkmasında en azından geri planda kalabilmektedir.

Tuzun zararlarından, küçük ayrıntılarla uzaklaşılabilmektedir:

Yemekler tuzlarla değil, taze baharatlarla tat verilmelidir. Kekik, dereotu, fesleğen, maydanoz, nane gibi otlar, yemeğe tuza oranla daha çok tat verecektir. Yemeğin tadına bakılmadan, tuz atılmamalıdır. Yemek masasına tuzluk konulmamalıdır. Turşu, peynir ve zeytin gibi tuzlu ürünleri, suda bekleterek, tuz oranını azaltıp sağlıklı beslenmeye doğru yolculuklar yapılmalıdır.