Gündem

15 Temmuz’un sessiz tanığı Göğebakan konuştu

15 Temmuz gecesini yaşayan Melih Göğebakan, o anlara dair çarpıcı analizinde sessiz kalmanın en büyük ihanet olduğunu vurguluyor.

Abone Ol

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. O gece yaşananları birebir yaşayan ve sahada olan isimlerden biri de medya sektöründe uzun yıllar görev almış Melih Göğebakan’dı. Göğebakan, 15 Temmuz’un üzerinden geçen yıllara rağmen hâlâ Amerika’da yaşayan Türk toplumuna bu destanın yeterince anlatılamadığına dikkat çekiyor.

Göğebakan’a göre asıl tehlike, yaşananları unutturmak. Çünkü anlatılmayan her gerçek, gelecekte aynı karanlığın yeniden yaşanmasına zemin hazırlıyor. Bu nedenle, 15 Temmuz’un sadece bir tarih değil, bir milletin yeniden dirildiği gece olduğunu vurguluyor ve sessiz kalanlara sert tepki gösteriyor: “Sessizlik ihanettir.”

O geceyi yalnızca izleyen değil, yaşayan bir tanık

Melih Göğebakan, darbe girişiminin başladığı saatlerde Şehit Erol Olçok’un medya ofisinde çalışıyordu. Anadolu Yakası’na geçmek üzere köprüye ulaştığında, askerlerin olağandışı hareketlerini fark etti ve durumu hemen üstlerine bildirdi. Ardından evine döndü ancak gecenin ilerleyen saatlerinde artık sıradan bir vatandaş değil, bir direnişin parçasıydı.

Saat 00.24’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın halka meydanlara çıkma çağrısını yaptığı an, onun için kırılma noktasıydı. Evde kalmadı. Arabasına atladı ve Ankara’ya doğru yola çıktı. TRT binasına giren direniş grubunun içindeydi.

“Vatan mücadelesiydi, geri dönmek yoktu”

Göğebakan, 15 Temmuz’u sadece bir kalkışma değil, vatanın kader gecesi olarak tanımlıyor. MİT’e, Emniyet’e, TÜRKSAT’a yapılan saldırıları; TBMM’nin bombalanmasını; Gölbaşı’nda Emniyet Özel Harekat Daire Başkanlığı’na düzenlenen hain saldırıyı bir bir anlatıyor.

Ve o geceyi değiştiren kritik isimlerden biri olan Ömer Halisdemir’i anarken şu cümleyi kuruyor: “Bir kişinin kararı, bir milletin kaderini değiştirdi.”

Amerika’daki Türk toplumuna sitem

Göğebakan’ın en derin sitemi, Amerika’da yaşayan Türk toplumuna. Ona göre, hâlâ bu kesimin önemli bir bölümü 15 Temmuz’u ya tam anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Kimileri “kontrollü darbe” iddialarına sığınıyor, kimileri ise olayları küçümseyerek geçiştiriyor.

Bu durumun gelecek nesiller için çok tehlikeli olduğunu vurgulayan Göğebakan, anlatılmayan her gecenin, unutulan her kahramanın ülkeye yeni ihanetler getireceğini belirtiyor.

“Anlatmazsak, unutursak yeniden yaşarız”

Göğebakan’ın ısrarla altını çizdiği gerçek şu: 15 Temmuz’un hafızalardan silinmesine izin verilmemeli. Çünkü her şey bittiğinde, geriye kalan tek şey anlatılanlar olacak. Ve eğer anlatılanlar doğru değilse, tarih susacak.

Bu yüzden anlatmak, hatırlatmak, nesilden nesile aktarmak boynumuzun borcu. Onun ifadesiyle:
“Eğer o gece sokağa çıkmasaydık, sabah bir Türkiye olmayabilirdi.”

Son söz: Bir daha yaşamamak için unutmamak gerek

Melih Göğebakan’ın 15 Temmuz analizinin özeti şu cümlede saklı:
“15 Temmuz sadece bir tarih değil, bir milletin yeniden doğduğu gecedir.”

Ve o geceyi anlatmak, sadece geçmişi hatırlamak değil; geleceği korumak anlamına geliyor. Çünkü sessizlik, bazen en büyük ihanettir.