Anadolu, derin tarihi geçmişiyle birçok kadim kültüre ev sahipliği yapmıştır. Prehistorik dönemden günümüze kadar medeniyetlerin beşiği ve bir geçiş köprüsü olan Anadolu, günümüzde çeşitli bölgelerde gerçekleştirilen kazılarla kültürel zenginliğini ortaya koymaktadır.
Anadolu arkeolojisi, Osmanlı döneminde başlayan ve Cumhuriyet döneminde gelişerek devam eden yaklaşık 300 yıllık bir serüvenin parçasıdır. 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı döneminde birçok batılı gezginin ve araştırmacının ilgi odağı olan Anadolu'da arkeolojik çalışmalar bugün hız kesmeden sürmektedir. Çıkarılan eserlerin birçoğu Paris, Londra ve Berlin gibi dünyanın çeşitli şehirlerindeki müzelerde sergilenmektedir.
Cumhuriyet döneminde ise, 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün önemle üzerinde durduğu arkeolojik çalışmalar, Hititlerin başkentinin yanı başında bulunan Çorum’daki Alacahöyük kazılarıyla başlamıştır.
Son yıllarda arkeolojik çalışmalar büyük bir ivme kazanmıştır. Sistematik olarak yürütülen kazılar, geçmişin izlerini günümüze taşımak ve Anadolu’da yaşamış kültürlere ışık tutmak amacıyla yılın 12 ayı kesintisiz devam etmektedir. Özellikle son üç yıldır turizm alanında kültürün öneminin daha fazla anlaşılması, arkeolojik çalışmalara verilen desteği artırmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın "Geleceğe Miras" olarak adlandırdığı proje, Anadolu’nun dört bir yanındaki kazıların hızlanmasına ve mimari kalıntıların yeniden ayağa kaldırılmasına olanak sağlamış ve sağlamaya da devam etmektedir.
Bugün üzerinde yaşadığımız toprakların önceki sahiplerinin bıraktığı kültürel mirası ortaya çıkarmak ve gelecek kuşaklara aktarmak için sahada büyük bir özveriyle çalışan arkeologlar ve diğer bilim insanlarına saygı duymak, hepimizin ortak görevi olmalıdır.
Zira arkeoloji, sadece kazı yapmak ve kalıntıları ortaya çıkarmaktan ibaret değildir. Arkeoloji; mimari, mühendislik, sanat ve inançtır. Arkeoloji, yaşamın ta kendisidir.
Ve Anadolu arkeolojisi; pek çok medeniyetin doğduğu ve geliştiği eşsiz bir merkez, adeta tarihî bir köprüdür.
