24 Saat Haber
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,6097 %-0.02
49,6190 %-0.04
5.733,51 % -0,06
Ara

Görünmekte Olan Dava Televizyonda Yayınlanabilir mi?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Son zamanlarda, Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle, gerek sosyal medyada gerekse televizyon kanallarında davaların canlı yayınlanması konusu gündeme gelmiştir. Özellikle Özgür Özel’in ardından Devlet Bahçeli ve sonrasında Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla bu konu kamuoyunda tartışılır hâle gelmiştir.

Mevcut yasal düzenlemeler, davaların televizyonlardan halka açık şekilde yayınlanmasını mümkün kılmamaktadır. Ancak, tarafların rızasıyla ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) yapılacak bir değişiklikle bu durum mümkün hâle gelebilir.

Peki, bu hukuki normlar açısından uygun mudur? Olmalı mıdır?

Kanaatime göre, olmaması en idealidir. Çünkü gerek Anayasamızın 41. maddesi, gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 28. maddesi, gerekse CMK’nın 182. maddesi, yargılamalarda “aleniyet ilkesi”ni yani “duruşmaların kamuya açık yürütülmesi” ilkesini zaten koruma altına almaktadır.

Duruşmalar zaten halka açıktır. Her vatandaş, bir davayı izlemek üzere mahkeme salonuna girebilir. Ancak davanın televizyondan yayınlanması, bambaşka sonuçlara yol açabilir. Çünkü bu durumda, davalı veya davacı henüz bir hüküm verilmeden toplum gözünde “suçlu” ya da “masum” olarak etiketlenebilir. Masumiyet karinesi zedelenir.

Toplumun tamamının bir mahkeme salonunu fiziksel olarak takip etmesi elbette mümkün değildir. Ancak sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin veya gözlemcilerin davaları izlemesi mümkündür. Bu da şeffaflık açısından yeterlidir.

Hakimin davayı sağlıklı şekilde yürütmesi için, mahkeme salonundaki düzenin ve ortamın korunması önemlidir. Televizyon yayını ise bu düzeni ve tarafsızlığı tehdit edebilir. Çünkü yayınlanan her kare, toplumu yönlendirebilir.

Dünya genelindeki uygulamalara baktığımızda da benzer bir hassasiyet görüyoruz. Örneğin Fransa, İtalya, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde, özellikle önemli davaların televizyonda yayınlanmasına izin verilmemektedir. Bu uygulamanın temelinde, sadece davalı ve davacının değil; üçüncü kişilerin de haklarının ve masumiyetlerinin korunması anlayışı yatmaktadır.

Bu nedenle, özellikle siyasetçilerin hukukla ilgili açıklamalarda bulunurken kullandıkları terimlere çok dikkat etmeleri gerekir. Zira bir söz, sadece kamuoyunu değil; yargı süreçlerini de etkileyebilir.

Hukukun temel ilkelerinden biri olan “masumiyet karinesi” ve “aleniyet ilkesi”, yargı bağımsızlığını ve adil yargılanma hakkını güvence altına alır. Bu ilkelerin ihlali, sadece bireysel hakları değil, hukukun bütününe zarar verir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *