15 yaşındaki lise öğrencisi Çağla Tuğaltay'ın 5 Haziran 2000 tarihinde İstanbul Fulya'daki evinde boğazı kesilerek öldürülmesi, Türkiye'nin en fazla tartışılan faili meçhul çocuk cinayetleri arasında yer alıyor. Olay yerinde hiçbir zorlanma izinin olmaması ve hırsızlık emaresine rastlanmaması, cinayetin yıllardır çözümsüz kalmasına neden oldu. Ancak, bu çarpıcı olay 26 yıl sonra yeniden gündeme geldi ve dosya tekrar takibe alındı.
Dosyanın Yeniden İncelenmesi
Organize suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Sedat Peker’in avukatı Ersan Barkın, Çağla Tuğaltay cinayeti dosyasını takibe aldığını açıkladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği, İl Emniyet Müdürü Selami Yıldız’ın talimatıyla dosyayı yeniden inceleme sürecine soktu. Bu kapsamda, olay yerinde elde edilen DNA ve parmak izi örneklerinin, Interpol arşivlerindeki binlerce örnekle karşılaştırılması için yeni bir süreç başlatıldığı öğrenildi.
Uluslararası Veri Tabanlarıyla Çalışmalar
Savcılığın verdiği izin doğrultusunda, Türkiye’deki mevcut delillerin uluslararası veri tabanlarında yeniden tarandığı belirtiliyor. Bu durum, yıllardır süren belirsizliğin ortadan kalkmasına yönelik önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Aile, yıllardır süren bu belirsizlik içinde yeni bir umut ışığı gördü ve dosyanın tekrar gündeme gelmesi, cinayetin aydınlatılması için önemli bir fırsat sunuyor.
Adli Sürecin Takibi
Ersan Barkın, dosyayı hem adli hem de insan hakları boyutuyla yakından izleyeceğini duyurdu. Barkın’ın sürece dahil olması, soruşturmanın hızlanmasına katkı sağlayabileceği yönünde yorumlara yol açtı. Çağla Tuğaltay cinayeti, yalnızca aile için değil, aynı zamanda toplum için de önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu cinayet, yıllardır süren adalet arayışının sembolü haline gelmiş durumda.
Olayın yeniden gündeme gelmesi, Türkiye'deki adalet sisteminin işleyişine dair tartışmaları da beraberinde getiriyor. Birçok kişi, uzun yıllar sonra dosyanın yeniden açılması ile birlikte, adaletin tecelli etmesini umuyor. Çağla Tuğaltay'ın cinayeti, sadece bir bireyin kaybı değil, aynı zamanda toplumun vicdanında açılan bir yaradır ve bu yarayı sarmak için hala umut var.