Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Türkiye'nin hava gücünün mevcut durumu ve savunma sanayiindeki stratejik adımlara ilişkin önemli bir açıklama yaptı. Bağcıoğlu, ülkenin hava kuvvetleri kapasitesinde yaşanan zafiyetlerin milli güvenlik açısından ciddi tehditler oluşturduğunu vurguladı.
Hava Kuvvetlerinde Yaşanan Zafiyetler
Yankı Bağcıoğlu, yazılı açıklamasında Türkiye'nin hava kuvvetlerinin son 20 yıl içerisinde yalnızca 30 adet F-16 savaş uçağı ile sınırlı kalmasının, hava gücünde büyük bir zafiyet yarattığını belirtti. Ayrıca, F-35 projesinden çıkmanın bu durumu daha da kötüleştirdiğini ifade etti. Bağcıoğlu, yıllardır devam eden yönetim hataları ve eksik gözlem süreçlerinin milli güvenliği tehdit ettiğini, aynı zamanda uçak tedarik projelerinin maliyetlerini artırdığını söyledi.
Alternatif Çözümler ve Typhoon Tedariki
Bölgede değişen tehdit ortamının, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın ihtiyaçlarına uygun muharip uçak tedarikini zorunlu kıldığını aktaran Bağcıoğlu, EF-2000 Typhoon uçağının tedarikinin önemli bir alternatif olduğunu belirtti. Bu süreçte, konsorsiyum ortaklarından Almanya'nın çekincelerinin giderilmesinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in girişimlerinin etkili olduğunu kaydetti.
Milli Güvenlik ve Bilgi Kirliliği
Milli güvenliğe yönelik duruşlarının net olduğunu vurgulayan Bağcıoğlu, Typhoon'ların en kısa sürede harekata hazır hale getirilmesi gerektiğini ifade etti. Bunun yanı sıra, Typhoon anlaşması sonrasında Birleşik Krallık tarafından yapılan açıklamalar ve maddi konulardaki belirsizliklerin sosyal medyada bilgi kirliliğine yol açtığını belirtti. Bu bağlamda, Kaan projesinin tamamlanmasının ve F-35 uçaklarının tedarikinin sağlanmasının önemine dikkat çekti.
Kritik Projeler ve Gelecek Beklentileri
Bağcıoğlu, milli güvenlik açısından hassas bilgilerin dışındaki detayların kamuoyuyla paylaşılmasının bilgi kirliliğini azaltacağını ifade etti. Ayrıca, hava sahasındaki harekat ve teknolojik bağımsızlığın teminatı olan MMU Kaan projesinin hızla tamamlanması için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinin altını çizdi. Bu durum, Türkiye'nin savunma sanayindeki bağımsızlığı ve etkinliği açısından kritik bir adım olarak değerlendiriliyor.
