İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ABD merkezli Foreign Affairs dergisinde yayımlanan makalesinde, kendisine yönelik davanın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatta kalma stratejisinin bir parçası olduğunu öne sürdü. İmamoğlu, Türkiye'nin demokratik yapısının güçlendirilmesi gerekliliğine vurgu yaparak, ülkenin uluslararası alanda daha istikrarlı bir aktör olabilmesi için demokratik restorasyonun şart olduğunu belirtti.
İmamoğlu’nun Davası ve Hükümetin Stratejileri
Tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, makalesinde 2019 yılında İstanbul’da kazandığı seçim sonrası hükümetin kendisine karşı sistematik bir dava süreci başlattığını ifade etti. Mart ayında tutuklanmasına sebep olan suçlamaları "uydurma" olarak nitelendiren İmamoğlu, hazırlanan 3.379 sayfalık iddianamenin İBB yönetimini "örgüt" ve kendisini "çete lideri" gibi göstermeye çalıştığını savundu. Ayrıca, avukatlarının gizlilik kararı nedeniyle belgeleri inceleyememesine dikkat çekti.
Protestolar ve Halkın Talepleri
İmamoğlu, tutuklanmasının ardından Türkiye genelinde düzenlenen protestoların, halkın demokratik yönetime olan inancını ve değişim talebini gösterdiğini aktardı. "Türkiye'de demokratik yönetimin, etkin kurumların ve tutarlı dış politikanın yolu tamamen kapanmış değil" değerlendirmesinde bulunan İmamoğlu, ülkenin geleceği açısından umutlu bir tablo çizmeye çalıştı.
Dış Politika Eleştirileri
Makalesinde, Türkiye’nin dış politikasını da eleştiren İmamoğlu, karar alma süreçlerinin kişiselleşmesinin ülkenin uluslararası güvenilirliğini zayıflattığını vurguladı. S-400 alımı ve NATO üyelik pazarlıkları gibi konuların, Türkiye'nin müttefikleriyle ilişkilerinde ciddi güven erozyonuna yol açtığını belirtti. İmamoğlu, Türkiye'nin demokratik bir yönetime kavuşması durumunda, hem bölgesel hem de küresel ölçekte daha etkili bir aktör olabileceğini ifade etti.
Demokratik Meşruiyet ve Kurumsal Güç
Ekrem İmamoğlu, Türkiye'nin küresel meydan okumalara yanıt verebilmesi için içerde demokratik meşruiyetin ve kurumsal gücün yeniden inşa edilmesi gerektiğini savundu. "Bir devlet kendi vatandaşlarını susturuyorsa dünyaya seslenemez" ifadesini kullanan İmamoğlu, ülkenin içindeki adaletin sağlanmasının uluslararası alanda da Türkiye’nin itibarını artıracağını belirtti.
Makalesinin sonunda, Türkiye'nin ikinci yüzyılında yeniden bir demokratik restorasyonun mümkün olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, bu süreçte ülkenin istikrarlı bir bölgesel aktör ve transatlantik ittifakın güvenilir bir üyesi haline gelebileceğini kaydetti.