Bodrumlu turizmciler dertliymiş. “Sezon sessiz başladı, Hızır gibi bir kurtarıcı bekliyoruz” diyorlar.
Haklılar. Geçen yaz lahmacunu 2500 liraya sattılar. Şimdi müşteriler yok, sadece garsonlar birbirine servis yapıyor. E haliyle Hızır da “Ben turizm için geldim, haciz dosyası okumaya değil” deyip rotayı çevirmiş olabilir.
Düşünsenize…
Bir lahmacun istiyorsunuz. Yanına da ayran. Hesap geliyor: 2500 TL.
Bir an için menüyü değil, tapu senedini imzalıyorsunuz sanıyorsunuz.
Yan masadan biri “ben üstüne kredi çektim, iki şalgam bir su içtim” diyor.
Garsona soruyorsunuz: “Bu fiyat nedir?”
Yanıt net: “Abi burası Bodrum.”
Sanki Bodrum bir uzay üssü de, malzeme Mars’tan getiriliyor.
Şimdi şikâyet ediyorlar. “Turist Yunan adasına kaçtı.”
Kaçar tabii. Çünkü orada aynı deniz, daha uygun fiyat, daha fazla güleryüz var.
Bizde ise turist denize değil, hesaba giriyor.
Bir balık yiyor, çıkınca üç gün sudan korkuyor.
Yani Bodrum’da yemek yedikten sonra “mideme değil, maaşıma dokundu” diyecek hale geliyor.
Zaten bu 2500 liralık lahmacun bir mucize.
O kadar güçlü ki; yerli turistin hayalini, yabancı turistin sadakatini, hatta Merkez Bankası’nın faiz politikasını aynı anda etkiliyor.
Hatta şöyle söyleyelim:
Bu lahmacun bir NATO zirvesinde servis edilse, liderler masayı değil, garsonu tartışır.
Sevgili Bodrum esnafı, Hızır beklemeyin.
Hızır da Google’a “Bodrum menü fiyatları” yazıp gözyaşları içinde ada vapuruna binmiş olabilir.
Kurtuluş reçetesi belli: Fiyatı indir, hizmeti yükselt, müşteriyi kaz gibi değil, misafir gibi gör.
Yoksa sezon değil, sektör sessizliğe gömülür.
Ve gün gelir...
O lahmacun yine aynı fiyatta kalır,
ama bu kez kimse sormaz: “Bir tane daha alabilir miyiz?”
Çünkü soracak kimse kalmaz.