Masumiyet karinesi, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, kirlenmeme hakkı ve unutulma hakkı… Bunlar, yalnızca soyut hukuk terimleri değil; bir hukuk sisteminin adalet üretip üretmediğini belirleyen temel taşlardır. Bu ilkeler, bir toplumun adalet algısını ya güçlendirir ya da zedeler.

Masumiyet karinesi, kişinin suçu sabit olana kadar masum kabul edilmesini ifade eder. Yani, bir kimse hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan “suçlu” ilan edilemez. Bu ilke, hukuk devletinin temelidir.

“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ise hakimin elindeki delilleri değerlendirirken sanık lehine yorum yapmasını öngören bir güvence mekanizmasıdır. Yani, deliller sanığın suçlu olduğuna tam anlamıyla işaret etmiyorsa, hakim vicdanen bu kişinin suçu işlememiş olabileceğine kanaat getiriyorsa, sanığın beraatine karar verilmelidir. Bu da adil yargılamanın vazgeçilmez bir unsurudur.

Teknolojinin baş döndürücü şekilde geliştiği günümüzde, bu ilkeler daha da önemli hale gelmiştir. Sosyal medya ve dijital mecralar, çoğu zaman hukukun önüne geçmekte, insanları yargılamadan infaz etmektedir. Bu noktada “kirlenmeme hakkı” devreye girer. Henüz suçu ispatlanmamış, mahkeme kararıyla suçlu olduğu sabitlenmemiş kişiler hakkında sosyal medya üzerinden yapılan haber, yorum ve paylaşımlarda son derece dikkatli olunmalı; kişiler zan altında bırakılmamalı, itibarları lekelenmemelidir.

Bir diğer önemli kavram ise “unutulma hakkı”dır. Kişinin geçmişte işlemiş olduğu bir suçtan veya olumsuz bir olaydan dolayı –cezasını çekmiş ve ıslah olmuşsa– yaşamına temiz bir sayfa açma hakkı vardır. Aradan geçen zamanla birlikte, dijital mecralarda hâlâ bu kişinin geçmişiyle yüz yüze bırakılması, ona sürekli geçmişinin hatırlatılması ne insan haklarına ne de evrensel hukuk ilkelerine uygundur.

Günümüzde kimi yargı süreçlerinde toplumda oluşan adalet duygusunun zedelendiği, adalet terazisinin şaşmaya başladığı yönünde ciddi bir kanaat oluşmuştur. Hukukun yukarıda sayılan temel ilkelerinin ihlal edilmesi, sadece bireylerin değil, tüm toplumun adalet inancını derinden sarsmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, adalet sadece bireylere değil; yönetenlere, karar alıcılara, hatta hukukçulara bile bir gün mutlaka lazım olacaktır. Güçlü bir toplum ancak güçlü bir adaletle var olabilir. Çocuklarımızın bile “adalet” konusunda hayal kırıklığı yaşamadığı, güvenle yaşadığı bir ülke için bu ilkelerden asla vazgeçilmemelidir.