Son yıllarda ABD ekonomisinde en fazla tartışılan konu, faiz oranları veya enflasyon gibi geleneksel başlıkların yerini alan yapay zeka oldu. Bu alanda yapılan trilyonlarca dolarlık yatırımlar, teknoloji devleri Microsoft, Google, Amazon, Meta ve Nvidia’nın öncülüğünde tarihin en büyük altyapı yatırımlarını beraberinde getiriyor. Ancak, bu kadar büyük yatırımlar yapılmasına rağmen, şirketler arasında verimlilik artışının sınırlı kalması dikkat çekiyor. Peki, bu devasa yatırımların arkasında yatan sorun ne? İşte bu sorunun yanıtı, teknoloji kullanımında ve organizasyonel değişim süreçlerinde yatıyor.
Rekor Yatırım Var, Beklenen Verimlilik Yok
Ekonomik tarih, büyük yatırımların zamanla verimlilik artışı sağladığını göstermektedir. Buhar makinesi, elektrik ve internet gibi teknolojik yenilikler, geçmişte benzer dönüşümler yaşatmıştı. Ancak yapay zeka, bu kurala henüz uymuyor gibi görünüyor. ABD verilerine göre, şirketler veri merkezlerine, özel çiplere ve enerji altyapısına milyarlarca dolar harcarken, çalışan başına düşen üretkenlik artışı oldukça sınırlı kalıyor. Bazı sektörlerde ise bu artış neredeyse yok denecek kadar az. Bu durum, yatırımın etkili bir şekilde kullanılamadığına dair önemli bir soruyu gündeme getiriyor.
“Bu Sefer Farklı” Söylemi ve Tarihin Tekrarı
Yapay zeka etrafındaki heyecan, teknoloji dünyasında sıkça karşılaşılan “Bu sefer farklı” anlatısıyla pekişiyor. Ancak ekonomistler bu konuda temkinli yaklaşmakta. 1990’ların internet patlamasında da benzer bir durum yaşanmış, şirketler veri merkezleri kurarak altyapıya yatırım yapmış fakat verimlilik artışı yaklaşık on yıl gecikmeli gerçekleşmişti. Nobel ödüllü ekonomist Robert Solow’un “Bilgisayar çağı her yerde, verimlilik istatistikleri hariç” sözü, günümüzde yapay zeka için de geçerliliğini koruyor.
Teknoloji Büyüyor Ama İş Yapış Biçimleri Değişmiyor
Bireysel kullanıcılar açısından yapay zeka, etkileyici metinler yazabilen, görseller üretebilen ve çağrı merkezlerine entegre edilen bir araç olarak öne çıkıyor. Ancak makro düzeyde en önemli soru, bu teknolojinin maliyetleri gerçekten düşürüp düşürmediği. Birçok şirket, yapay zekayı mevcut süreçlerinin yanına ekleyerek kullanıyor. Bu yaklaşım, mevcut yapıyı dönüştürmeden sadece yeni maliyet katmanları eklediği için kısa vadede verimlilik yerine maliyet artışına yol açıyor. Örneğin, hukuk büroları yapay zekayı kullanıyor fakat insan denetimini azaltamıyor. Benzer şekilde, finans kuruluşları algoritmalar geliştiriyor ancak düzenleyici kurallar nedeniyle istihdamı azaltamıyor. Medya şirketleri içerik üretimini hızlandırılmasına rağmen, editoryal kontrol ve marka güveni nedeniyle kadrolarını korumak zorunda kalıyor. Sonuç olarak, teknoloji mevcut iş modelinin üzerinde yükseliyor ancak köklü bir dönüşüm gerçekleşmiyor.
Gerçek Verimliliği Getiren: Organizasyonel Değişim
ABD’de yapılan araştırmalar, yapay zekadan en fazla verimlilik kazanan şirketlerin ortak özelliğinin yüksek teknoloji değil, organizasyonel cesaret olduğunu ortaya koyuyor. Farkı yaratan, algoritmanın gücünden ziyade iş süreçlerini baştan tasarlama iradesi olarak belirleniyor. Bazı şirketler yapay zekayı “daha hızlı yapmak” için kullanırken, bazıları “başka türlü yapmak” için tercih ediyor. Bu iki yaklaşım arasındaki fark, yatırımın geri dönüşünü tamamen değiştiriyor. İlginç bir şekilde, bu dönüşümü başaranlar genellikle teknoloji devleri değil, karar alma süreçleri daha hızlı olan orta ölçekli şirketler oluyor.
Piyasaların İyimserliği: Gerçek mi, Bir Hikâye mi?
Verimlilik konusundaki belirsizliklere rağmen, Wall Street yapay zeka yatırımlarına iyimser bakmaya devam ediyor. Kısa vadede kazançtan çok hikâyeyi satın alan piyasalar, yapay zekanın finans dünyasında en güçlü hikaye olduğunu düşünüyor. Ancak bu durum sonsuza kadar sürmeyecek ve bir noktada herkes aynı soruyu soracaktır: “Bu yatırımlar ne zaman kâra dönüşecek?” Bu aşamada, yapay zeka anlatısı bir teknoloji masalından çıkıp finansal tabloların katı gerçekliğine inecektir.
Yapay zeka için harcanan trilyonlar boşa gitmiş değil; ancak henüz beklenen dönüşümü yaratmış da sayılmaz. Bugün yaşanan durum, bir verimlilik sessizliğine işaret ediyor. Bu sessizlik, gecikmeli bir teknolojik dönüşümün habercisi olabilir veya tarihte defalarca görüldüğü gibi, abartılı beklentilerden doğan bir düzeltme ile sonuçlanabilir. Önümüzdeki yıllar, yapay zekanın dünyayı değiştirip değiştiremeyeceğine dair asıl sorunun cevabını belirleyecektir.